20 Temmuz 2020 Pazartesi


“Mahkeme Kadıya Mülk Değil”

İslam fıkhına göre namazın 12 farzı vardır. Altısı dışında, altısı içinde. Dışındakilere “şart”, içindekilere “rükün” denilir. Şartlardan ilk ikisi şudur: 1. Hadesten taharet. 2. Necasetten taharet.
Hades “görünmeyen kirliliklerin tümünü” kapsar. Bunlara manevi pislikler de denebilir. Bu kirlilik görünmese de insanın zihnini ve kalbini kirletir ve namaza manidir.
Necaset ise bellidir: Pislik. Bu ise görünen pislikleri ifade eder. Namazın şartlarından biri de görünen pisliklerden bedeni, elbiseyi, ibadet edilecek yeri temiz tutmaktır. Taharet ise bilindiği üzere “Temizlik” demektir.

Bu memleketin acilen iki anlamda da baştan sona kadar “Taharet”e ihtiyacı vardır.
Baksanıza memleketin haline! Durum tam da; “Abdestsiz sofuya namaz dayanmaz” kabilinden değil mi?
Tıpkı abdest almaya bile üşenen bir kişinin namaz kılması gibi, böyle bir kişinin namazından hayır beklenir mi?. Zira onun namazı alelacele yatıp kalkmaktan ibarettir. “Abdestsiz sofuya namaz dayanmaz” durumları…

Tüm memleketin ibadeti, “memleketlerin ibadeti de mi olur” demeyin. Sosyal bir problemi tam çözdü çözecek derken bir de bakıyorsunuz “abdestsiz”  olan biri ortaya çıkıyor. “Abdestsiz sofuya namaz dayanmadığı gibi, abdestsiz memleket sorun da çözemiyor...

Kökten bir “Taharet” gerek…
Bu memleketin kökten bir “Taharet”e ihtiyacı vardır. Hem “Hadesten”, hem “Necasetten”; hem görünmeyen kirlerden, hem de görünen kirlerden temizlik…

Kirletme işlemi taa İttihat ve Terakki günlerinden önce başladı. Hüseyin Avni Paşa, yanındaki çakallarla pehlivan padişah Sultan Abdülaziz''in iki bileğini de kestiğinde, adını “intihar” koymuşlardı. İntihar eden bir adam damarı kesilmiş eliyle öbür elini de kesebilirmiş… O ünlü zat Mithat Paşa''mız da bu cinayet şebekesinin parçasıydı. Hukuk adamıydı hesapta, cinayeti yargılayacaktı. Cinayeti işleyenler, cinayeti nasıl yargılasınlar ki?..

31 Mart''ın çete işi bir darbe olduğu yeni anlaşılmasından, milletten aldığı gücü, milleti daha fazla güçlendirmek için kullanmamasının bedelini canıyla ödeyen Menderes’e… Bunun 80’i var, 28 Şubatı ve 15 Temmuz haini var…

Hava bozuldu, su bozuldu, toprak bozuldu. İnsan bozuldu, bunlar bozulunca. “Taharet” unutuldu, “Gusül”ü de. Temizlik Tanrısı “Hygieia / Higien / Hijyen” onların yerini aldı!..
“Necis” olan birçok şey “Nefis” diye bize yutturuldu. Neyse şeytan önce onların “Maya”sına kendinden bir maya katmış herhalde. Sütümüz de, kanımız da bozuldu sonunda!
Türk milleti ve İslam alemi için çok kıymetli olan ve 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya'nın 

86 yıl sonra tekrar Fatih Sultan Mehmed'in vasiyetine uygun hale getirilmesine, ülkemizde başta olmak üzere Filistin'de, Ortadoğu'da, Kafkaslarda ve Balkanlar'da coşkuyla karşılanırken, çıkıyor koca kravatlı densizin biri; “Mesele siyasal İslam’ın Atatürk’le kapanmayan hesabı, cumhuriyetten rövanş alma arzusudur ...” sözleri.
Başka bir taharetsin ise, “Sultanahmet Camii de ibadete kapatılmalı” demesi… Bu neyin beyni? Bu nasıl bir kafa?..

Vatana, millete, bayrağa, ezana, adanmışların, aldanmışlara galip geldiği 15 Temmuz gecesi Türkiye’yi karanlığa gömmek istediler, ama başaramadılar. Allah kurdukları tuzakları başlarına geçirdi bu “Taharet”sizlerin…
Bu kafalarla boğuşulurken, “tam siyaset artık kendi mecrasına girdi”, bir de bakıyorsun “Taharetsiz”in biri lağımları patlatmakla meşgul. Memleketin abdesti bozulmuş. Hurra o tarafı temizle…

Enflasyon yüzde yüzlerden yüzde onların altına düşer. İhracat rekor üstüne rekor kırar. Faizler yüzde seksenlerden yüzde birli rakamları görür, millet biraz nefes alır. Hayda! Birileri ortalığı öyle bir kirletir ki, Isparta’nın gül esansıyla temizleyene aşk olsun. Bir de bakarsınız, aaa bizim adam… Daha neler, neler…

Birkaç yıl öncesine kadar Himalayalar’dan Çin Denizi’ne bütün bir İslam coğrafyasına model olarak sunulan Malezya“Ilımlı İslam modeli” bugün iflas etti. Niye? Aşağıda işaret edeceğim toplumsal belalar yüzünden: Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmacılık, baskı, sansür ve muhafazakârlaşmada zirveyi zorlayan görüntüsü ile; masa, nisa ve kasa imtihanlarında tasdikname alması.

Bu gidişle  “Türkiye bir Malezya olur mu” diye düşünenler azınlıkta değildir. Dışarıdan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, içerden ise Abdurrahman Dilipak’ın sesleri kısıldı: “Böyle giderse, gelecek günler geçen günleri aratabilir. Halkın verdiği kredi çabuk tüketildi. Belediyelerde ve Meclisteki durum ortada…”diyor Dilipak.

Temizlenmenin yolu
Temizliğin tek yolu: Önce “Taharetler...” “Sıralama böyle. Daha sonra adalet şablonuyla milleti kucaklamak, o gücü aktif hale getirip, bir ve beraber olmayı sağlayıp; aklanıp, paklanarak yola devam etmek... Başka yol yok. Yoksa “Mahkeme kadıya mülk değil”. O makamlar birer emanettir. Emanete sadakat, millete sadakattir. Aksi ihanet olur, hezimet olur...

Evet, temizlenmenin tek yolu: Önce “Hadesten taharet” ve “Necasetten taharet”, sonra üç’ten on ikiye,  daha sonra yakın akraba ve beşi sıra…
Selam ve dua…