29 Haziran 2019 Cumartesi


100 yıllık parantez; Menderes’ten Mursi’ye

“Tarih,  şehadetine yol açan zalimleri asla unutmayacaktır."
Muhammed Mursi, 1951 yılında El-Advah köyünde dünyaya geldi.
Mursi; Sisi, Sedat ve Mübarek gibi şehirli ve asker kökenli değildi; Sıradan bir halk, bir Mü’min idi…
2012'de Mısır'da halkoyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı,  ertesi yıl darbeyle devrilmişti.
"Mursi inandığı dava uğruna verdiği mücadele sırasında hayatını kaybeden bir şehittir”.

100 yıllık parantez…; ”Menderes’ten Mursi’ye…
27 Mayısçıların arkasında uluslararası vesayet,
Sisi’nin arkasındaki de uluslararası vesayet…
28 Şubat’ta, Erbakan da Mursi idi... Refah’ın boynuna ip geçirilmesi gibi İhvan’ın terör örgütü ilan edilmesi de aynı…
Şimdi Erdoğan’ın hedef seçilmesi…
Suriye’’e Esed zulmüne seyirci kalınması,
Filistin’de Hamas’ın boğulması, İsrail vahşetine ses çıkarılmaması da… .
Mursi’ye hayat hakkı verilir mi idi?
 Menderes idam edilir mi idi?..
Ve Menderes idam edildi!
“Mursi zulmedilerek, Şehid edildi”!
“Menderes… idam edildi…; dünya seyretti…
Dünya Bosna’da 250 bin Müslümanın katledilmesini seyretti…
Aynı dünya Suriye’de milyonlarca insanın başka ülkelere sığınmasını, yüzbinlerce insanın varil bombaları altında katledilmesini seyretti…

Hiroşima’ya atom bombası atan dünya…
Filistin’de çocuklar üzerinde atış talimi yapılan aynı dünya…
Ve dünya demokrasi, insan hakları diyerek başka ülkelerin boynuna ilmik geçiren dünya...
Mısır’da darbe yapıp, diğer İslam yurtlarına ibret olsun diye halkın seçtiği lideri hapislerde çürütmesi…
Boynumuzdaki kemendi gör ey İslam ümmeti!
Ümmetten kendisini hala sayamamış olanlara diyeceğim yok tabi ki…
Menderes’in hunharca katledilmesi hadisesinde olduğu gibi…
Mursi’nin ölümü karşısında yüreklerinde bir daralma hissedecekler…!

Menderes: O milletti...
Bir çete, başbakanının, üzerine idam gömleği geçirmişti...
Aynı fotoğrafı Mursi için gördük; yüreklerimiz aynı derecede yandı ve “biz Müslümanlar hala özgür olamadık” çığlığı içimizde düğümlü…
Sisi’lere Washington’dan selam yollanıyor…
Ülkemizde hala kıpraşıyorlar…;
“…Senin de sonun Mursi gibi…”; Alçak, hain…zalimler…
Bu 100 yıllık parantez artık kapanmalıdır…
Türkiye’yi Türkiye, İslam dünyasını İslam dünyası haline getirilmeli; Amerika’nın Sisi’leri; … 28 Şubatçıları, 15 Temmuz hain ekibi, rol modellerin devri kapansın…

Eminiz, Menderes’i asanlar bugün tarihin çöplüğünde leş oldularsa, Mursi’nin de şehadeti karşılıksız kalmayacaktır.

Abdülhamid Hanı, Erbakan’ı, Mursi’yi, Erdoğan’ı indirmek için Allahsızlar ile işbirliği yapanlar da zelil ve rezil olacaklardır…

Ve; “Zalimler için, yaşasın Cehennem”!

Selam ve dua ile…

11 Haziran 2019 Salı


Haydin Çocuklar Cami’e…

18 milyon öğrenci 14 Haziran Cuma günü karne alıp yaz tatiline girecek.
Ve okula dönüş... Yeni takvime göre 9 Eylül'de başlayacak.
Karne almak demek, koşup oynamak demektir elbette…

Yaz tatilinde çocuklarımıza beraberinde güzel ahlak, dini eğitim de verilmeli…
Elbette ki çocuklar çocukluğunu yaşamalı…

Müslümanlar için çocuk yetiştirmek çok önemlidir. Güzel bir ahlaka, doğru bir vicdana sahip iyi insan ve iyi Müslüman olan çocuklar yetiştirmek, Müslüman olan her ebeveynin birinci görevidir.
Bunun için Camilere… İYC gibi cemiyetlere gönderilmeli…
Buralarda; madde bağımlısı değil, Mevla bağımlısı olunur iyi bilinmeli!

Anne-babaların, etkili ve yetkililerin bütün derdi, Mevla bağımlısı; Kur’an ve Peygamber bağımlısı çocuklar yetiştirmek: Barış bağımlısı, ibadet bağımlısı, sevgi bağımlısı, şefkat bağımlısı, hürmet bağımlısı, çalışkanlık bağımlısı, adalet bağımlısı, ihlas bağımlısı, tevazu bağımlısı, dürüstlük ve “güzel ahlak” bağımlısı olacaklardır.
Bunun için insanın yaratıcısı olan Allah, ebeveynden başlamak üzere etkili ve yetkili herkese büyük sorumluluklar yüklemiştir.
Tabii ki, anne baba en iyi örnekte önceliktir.
Uçaklarda da şöyle deniliyor: “Ani bir durumda önce kendi maskenizi, sonra da çocuğunuzun maskesini takın.” Kendi güvende olmayan, çocuğuna nasıl yardımcı olacaktır? Ahlakı ve sözü güzel olmayan büyükler, çocuklara nasıl güzel hal ve güzel dil kazandıracaklardır?

“Bir öğretici(muallim) olarak gönderildiğini” ifade eden Hz. Peygamber (s.a.v.) çocukların eğitiminden anne ve babayı sorumlu tutmuş, “Çocuğa ikramda bulunulmasını, (güzel bir isim verilmesini) ve Ona “güzel ahlak” kazandırılmasını çocuğun anne-babası üzerindeki haklarından biri” olarak ilan etmiştir.

Neslin korunması adına… “Ahlaklı bir nesil” yetiştirmek…
Dillendirmesi kolay, gerçekleştirmesi zor bir husus “ahlaklı nesil yetiştirmek”…
Hz. Ali (ra) “Çocuklarınızı yaşayacakları zamana göre yetiştirin” derken, çok önemli bir noktayı işaret etmiştir. Zaman hızla geçiyor, değişiyor. Hele son yıllarda yaşanan sosyal medya ve bilişsel gelişmeler sosyal hayatımızı direkt etkilemektedir.
Hz. Ali (ra), nesil farkının doğuracağı sıkıntıları tahmin ederek bu tavsiyede bulunmuştur.

Çocuklar terbiye edilmeli, rencide edilmemeli!..

Sadece güzel ahlaklı, hayırlı bir evlat yetiştirmekle kalmıyoruz. Aynı zamanda iyi bir insan, iyi bir eş ve her şeyden önemlisi iyi, hayırlı bir kul yetiştirmiş oluyoruz.

Çocuklarımıza, gençlerimize Camilerimizin, İYC gibi cemiyetlerin her zaman açık olduğunu unutmamalıyız!
Çocuklarımızı buralarla tanıştırmaya gönül verilmeli. Dileriz ki cami ve hayırlı STK kültürünü yaşamlarının bir parçası haline getirmiş nesiller yetiştiririz!

Cami içerisindeki sessizlik, ruhsal enerji ve rahatlamanın olağanüstü katkılar getireceği…
Cami aynı zamanda Allah’ın evi... Yani burada, aslında Rabbimizin misafiri sayılır çocuklarımız!

Genç kardeşim unutma, Allah’ın kapısı ve evi sana her zaman açıktır. Camide arkadaşlarınla ve büyüklerinle kıldığın namaz, Allah’ın makamında daha güzel bir namaz olur. Çünkü Rab sana sosyalleşmeni, insancıl olmanı öğütlüyor. Camide geçireceğin zaman psikolojik olarak rahatlamanı sağlar. Burada aklın boş meşguliyetlerden arınır. Sen de camiden çıktığında derslerine, oyununa ve ilgi alanlarına daha rahat konsantre olacaksın. Camiler kendinle baş başa kalman ve kendini daha iyi keşfetmen için mükemmel yerlerdir!

Unutmayalım, genç neslin meydana getirdiği toplumun da geleceği, insanlara verilen eğitimin nitelikleriyle şekillenecektir.
En modern hastaneniz var, yeterli uzman doktorunuz yoksa modern hastaneniz çare değildir.

Çocuklarımız; baharda çiçekler gibi açan,
Güneş gibi dünyaya ışık saçan,
Sevgi dolu, gam, keder, kin ve nefret bilmeyen,
Kuşlar gibi, cıvıl cıvıl hep bize bakan çocuklar…

Çocuklarımıza sayıları öğrettik, şiirleri ezberlettik…
Sevgiyi, saygıyı, sabrı, merhameti; “güzel ahlakı” da öğretmeliyiz.
"Dünyayı güzel ahlak kurtaracak” bilmeliyiz.
Çocuklarımızın eğitimini ihmal etmemeliyiz.
Geleceğimiz, her şeyimiz çocuklarımız…

“Çocuklarımız aldığı hediyelerden önce, camilerde geçirdiği günleri hatırlar” unutmayınız!
“Haydin, çocuklar cami'e” deyiniz…

Selam ve dua ile…

3 Haziran 2019 Pazartesi


Bayramınız Mübarek Olsun!

Bayramları bayram yapan içindeki mana ve ruhtur. Yoksa bayram günü de zaman açısından sair günler gibi 24 saatten biridir.

Bayramlar aynı bayram da değişen biziz... Değişen dünya ile değerlerimiz de değişiyor yavaş yavaş. Örf ve adetlerimiz değişiyor. Anlayışlarımız değişiyor. Duyarlılıklarımız değişiyor. Duyarsızlaşıyoruz zamanla. 
Eski bayramlar diye özlemle anlattığımız bayramlarımız değişiyor. Kalabalıklar içinde yalnızlaşıyoruz git gide. Bayramları tatil belleyenler kopuyorlar birbirlerinden. Çocuklarımıza özlemle anlatacağımız bayramlar azalıyor...

Yaş kemale erince bir başka özlem beliriyor insanın içinde. Eski günleri anarak avunuyoruz artık. Özlemlerimiz depreşiyor. Eski bayramlar mı güzeldi yoksa güzel olan şey geçen yıllar mı? Eski bayramlar mı güzeldi yoksa mazide kalan mutlu anlar mı? Çocukluk yılları insan hayatının en güzel yıllarıdır. O masumiyet, saflık bir başka güzeldi.
Aslında nerde o eski bayramlar diyerek o saflığa özlem duyarız. Yaş ilerleyince, bayramlarda depreşir hatıralar ve ince bir sızı gibi kaplar gönül dünyamızı. Pişmanlıklar yerini özlemlere bırakır ve hatırladıkça nemlenir göz pınarlarımız…

“Kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, misafirine ikramda bulunsun. Kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, akraba ile irtibatını sürdürsün.” Yalnız bayramlarda demiyor dili inciler saçan ulu peygamber.

Bayramlarda yol gözleyen, en çok da çocukları ve torunlarını bekleyenler bekletilmesin!
Sevdikleri gelmeyen yaşlılar için bayramlar 'buruk' geçmesin.

“İki damar tıkalı, kalp kapağım bozulmuş, tansiyon, kolesterol, şeker benim yol arkadaşlarım” der. Şikâyet edası ile değil… Yaşlılıklarından şikayet etmeyen yaşlılar, bayram gibi özel günlerde hatırlanmak isterler. “Çocuklarını alıp büyüklerinin ellerini öptürmeye getirsinler. Bizler için bayramlar gerçekten çok anlamlı” derler.

Bir milletin güçlü ve huzurlu olması; parası, silahı, teknolojisi vs. maddi güçleriyle olmaz! Aslolan bir millet; iman, ahlak, gibi manevi değerleriyle, komşuluk, “sılayı rahm”, karşılıklı saygı-sevgi, şefkat merhamet, yardımlaşma ve dayanışmayla huzur bulur ve güçlü olur.

Bir toplum, yeme-içme, gezip-tozma ve eğlence ile mutlu, huzurlu ve medeni olmaz. “Huzur ve mutluluk, ancak insanların manevi dünyalarının imarıyla mümkündür”.

Akraba ziyaretlerini ihmal etmeyip, çocuklarımızla “sılay-ı rahm”i pratikte öğretelim!
Dargın, kırgın olduğunu bildiğimiz kimse varsa onları birbiriyle buluşturup barışmalarını sağlayalım. Bana ne demeyelim zira “Hayra vesile olan hayrı yapan gibidir”  Önce kendimize…

Değerli olanı elde etmek zor, onu korumak daha da zordur.  Ramazanda kazandığımız manevi servetler kıyaslanamayacak kadar değerlidir ve onun korunması ise sadece Yüce Rabbimizle bağımızı sıcak ve canlı tutmakla mümkündür.

Bayramlar, yitirdiğimiz birçok değerimizi yeniden bulma ve ihya etmenin fırsatıdır. Zira bayram vb. sosyal aktiviteler, bizi biz yaban önemli manevi değerlerimizdir…

Allah’ım; ölen büyüklerimize rahmet eyle, geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip eyle.

Eskiyi aratmayacak yeni bayramlar dileği ile cümlenizin bayramı mübarek olsun.

Selam ve dua ile


1 Haziran 2019 Cumartesi


“Akletmeli” Düşünmeli İnsan…

“İnsan, düşünen bir varlıktır” çokça duyduk ve okuduk.
“Düşünmek, muammaları çözmek, karanlıkları aydınlatmak, savaşmaktır” diyor Cemil MERİÇ.
Yüce kitabımız Kuran; “Akletmez misiniz, düşünmez misiniz, tefekkür etmez misiniz” diye onlarca emirle bizleri uyaran İlahi fermana kulak vermemenin bedelini ödüyoruz bugünlerde.
Kendisini bir davaya mensup görüp üç beş kuruşa meyleden “hafif”ler çevremizde gani… Ebrehe'nin ordusundaki gafiller kadar gafil…

İçlerindeki şeytanlara mağlup olan, sözüm ona Hz. Ömer efendimiz, ya da sahabelerin hayatıyla hemhal olduğunu söyleyip, firavun kibrini yaşayan zavallılar…
Düşünmeden yaşayan kendini bilmez içimizdeki zelil güruh... “Kendini bilen Rabbini bilir” …
Yaşantılarını,  heva ve heveslerine göre yönlendirenler; az düşünüp çok konuşan, işkembesine yatırım yapmaktan başka  şiarı olmayan bireyler nasıl yetişir şu mübarek topraklarda?..

“Elhamdülillah Müslümanım” deyip de aşere-i mübeşşereden bir nebze nasiplenmemiş inanmışlar olmamız çok acayip değil mi?
İslam coğrafyasının kefere tohumları ve de bombalarıyla işgali. Buna karşı içimde yekvücut olarak başkaldıramayışımız, buna isyan etmeyişimiz acayip bir şuursuzluk hali değil mi?
İçimizde, “ bir olamayan, beraber olamayan, diri olamayan, kardeş olamayan”  vatansızlar yüzünden… Vatan, ezan, bayrak ruhunu hissetmeyen  hayırsızlarla dolu bu topraklar.
Ahd olsun!  Bizler, Asım’ın nesli olarak;  bir an bile düşünmekten geri durmayacak, hayallerimizi hayatla vücuda kavuşturmaya her saniye gayret edeceğiz.

Düşünmeyenler, kalbi ölmüşler azmimizi kıramayacak, heyecanımızı ve düşünce volkanımızı söndüremeyecektir.

Muhammed İkbal şöyle demişti: “Ölmüş kalp, kalp değildir. Kalbe yeniden hayat ver!”
Müslümanların dağınıklığı ve parçalanmışlığı, insanlık için büyük kayıp. Oysa İslam’ın insanlığa getirdiği mesajın insanlar arasında fıtri bir birlik oluşturmalı. Bu birliğin bozulması, olmayışı büyük bir kayıp ve aynı zamanda bir felaket… Bugün bu felaketi içimizdeki parçalanmışlıkla yaşıyoruz!
“Müslümanlar tek vücut gibidirler” hadisi hatırlanmalı... İçimizdeki gafiller;  öncelikle size..!
Eğer Müslümanlar tek vücut olsalardı, ülkemiz ve coğrafyamız bu durumda olur muydu?

“Ayşe validemiz dedi ki: ‘Resulullah yaşayan Kur’an’dı.’ Bundan dolayı Sünneti Kur’an’la yaşa! Kur’an’ı sadece ölümden sonra sevap kazanmak için okuma!”
Ülkemiz ve Müslüman toplumların huzuru için, Kur’an’ın ve Rahmet Peygamberi’nin sünnetinin düşünülerek akıl ve kalple anlaşılması, yaşanması ve uygulanması ile mümkündür.

Ziya Paşa şiirine bugünü tarif ediyor sanki:
İkbâl için ahbabı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı
(Yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı.)
Sirkat çoğalıp lafz-ı sadâkat modalandı
Nâmûs tamâm oldu hamiyyet yeni çıktı
(Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı.)
Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîrâ ki ziyan ortada bilmem ne kazandık
(Eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık…)

Selam ve dua ile…