30 Aralık 2019 Pazartesi


Meşrulaştırılmış çılgınlığa dönüştürülen “yılbaşı kutlamaları…”

Yılbaşı kutlamaları ilk bakışta yeni yıla girişin kutlamaları gibi gözükse de aslının; Hristiyan Batı dünyasının Noel bayramıyla yakından ilgili olmadığını kimse iddia edemez. Hristiyan batı,  Aralık ayının son haftasını, İsa’nın doğum arifesi olduğundan, en önemli dini bayramları olarak kabul etmişlerdir. Bu hafta içerisinde kiliseye giderler, birbirlerini ziyaret edip hediyeleşirler. Dini bir kutlama içinde geçen Noel bayramı akabinde ise, yeni yıla girişi büyük bir çılgınlıkla kutlarlar.

Biz Müslüman toplumlarda "yılbaşı kutlaması" adı altında düzenlenen eğlenceleri ise; hiçbir kültürel ve geleneksel temele oturtamazsınız. Müslüman toplumlarda yılbaşı kutlamaları Batı'nın körü körüne taklit edilmesinin veya Hristiyan Batı'nın kültür ihracının bir sonucundan başka hiç bir şey değildir!

Oysa kendi kültürel mirasımızdan ve dini anlayış ve heyecanımızdan kaynaklanan değerleri, gelenek ve adetleri iyileştirerek yaşatmaya ve geliştirmeye çalışmak bir Müslüman olarak vazifemiz değil mi?

Meşrulaştırılmış çılgınlığa dönüştürülen yılbaşı kutlamaları;  içki, kumar ve gayri ahlaki eğlencelerin, aile ve ülkemizin geleceği açısından büyük bir ahlaki erozyonu beraberinde getiriyor!

Milli ve manevi değerlerimizi daha fazla önemseyip öne çıkarmamız gerekirken; Kültürümüzden kendi milli hasletlerimizden uzak yetiştirilen evlatlarımızla maalesef geleceğimize adeta dinamit yerleştiriyoruz. Çok iyi bilmeliyiz ki; çocuklarımız bizlerden ne görüyorlarsa büyüdüklerinde onu yaparlar!

Yılbaşı kutlamaları için; “Celladına aşık olmak tam da bu değil midir”? Diyor Yusuf Kaplan.
Sezai Karakoç ise;  "Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun"…

Çocuklarımıza örneklememizle tarihine, kültürüne; gerçek kimliğiyle buluşturmak ümidiyle; 2020 Yılı, tüm insanlığa hayırlar getirsin İnşallah…
Selam ve dua ile…

23 Aralık 2019 Pazartesi


           Eyüp Sultan'dayım…

“Geçen sabah idi Eyyûb’a doğru çıkmıştım.
Aşıp da sûrunu şehrin atınca birkaç adım,
Ufuk değişti, önümden çekildi eski cihan;
Göründü karşıda füshat-serâ-yı kabristan” diyor şairlerin piri Akif.


Eyüp Sultan'dayım:
Ölüler ne anlatır bize?
Dirilerin dünyası ne kadar diri?..
Ölüsü bile hayra hizmet edenler…
Mezar, çınar ve dua'nın başkentindeyim,
Bir temaşa edelim diye,
Eyüp Sultan'daydım.

Ulu mezarların gölgesinde serinleyen ve minicik mezarlarından hayata diriliğini gösteren çınarların yanı başında…
Eyüp-el Ensari ve İstanbul'un gizli sahiplerine yaklaştıkça bir görüntü olduğumuz yere çiviledi bizi. Zıpkın gibi, kurşun gibi bir şey tam kalbimizden...




Minicik bir mezar taşı, minicik bir çocuğun baş-taşı bir ağacın gövdesinden biz ölümlülere gülümser gibi bakıyor...

Kendi kendime dedim; dirim tabiata, insanlığa hayır vermiyor, ama şu “Sabi”nin ölüsü bile bir ağacın canlı olmasına sebep oluyor diye kahroldum kendi kendime.
Sonra dayanamadım, mezarlıkta başka kaç diri mezar var diye baktım. Altında ölü değil de dipdiri uyuklayan Adem’ler çok…

O güzelim insanları görmek nasip olmadı, fakat yaşantılarımıza örnek teşkil ediyorlar ve etmeye de devam edecekler.

Yaydıkları o ışık günümüzü, gönlümüzü ve yolumuzu aydınlatmaya yetiyor. Kendileri hikmet ve tevazu sahipleri oldukları için olsa gerek mezarlarında kendileri gibi doğa ve insanlarla iç içe huzur içindeler…
Ey Allah’ın dostları; Ölüsü bile hayra hizmet edenler demişim ya…




“Rütbe var; yazılır mezar taşına
Zaman selleriyle aşınır gider.
Rütbe var; yazılır cennet arşına
Sonsuzdan sonsuza taşınır gider” diyor Cengiz Numan oğlu.

Büyük hesap gününü unutup küçük hesapların peşinde koşanlar; emin olun ki; hep o küçük hesapların içinde kalacaklar...

Selam ve dua ile…


19 Aralık 2019 Perşembe



 May Allah Help Our Brothers in the East Turkistan


There is a proverb in Uyghur Turks. Everyone can be friend with the powerful but only braves can be friend with the oppressed.

East Turkistan, the bleeding wound of the Muslim World are waiting for the brave ones.

People who resist the cruelty of China…

Mujahid warriors, who are forced to alienate from Islam

Holy Qurans are burnt…
Mosques are demoslishing.
Muslim clerics are fusilading

Men are locked to concentration camps… Chinese men are being placed to their homes.
Mothers are crying and says, where are you Muslims? Who will hear their screams?
Mothers are begging to being protected.

Mother says Chinese are attacking us. Come and protect our honour. Who will hear the screams of these mothers?

Despite all these, Muslim world keeps its silence.

Muslim World is insensible, deaf.
Don’t they know consent to cruelty is cruelty

‘’I cannot applaud the persecution, I can never like cruel’’ says national poet Mehmet Akif
Those who keep their silence should know that, our Muslim brothers and sisters will only remember silence of our Muslim World, not the cruelty of China.

China’s persecution is so agonizing but what’s more agonizing is irresponsible, insensible attitudes of the Muslim World towards the situation. For God’s sake is this Muslim brotherhood?


To beginning with Turkey, all Muslim nations should not keep quiet, should prevent this oppresion by using all kinds of diplomacy.

My pray to Allah: Prophet Muhammed(s.a.v) said there is no curtain between the pray of oppresed(poor) and Allah.

is not unaware of the cruelty of tyrant and will not let them get away with it. We hope and pray, the alliance of this cruelty will dissolve, send them reaseon to collapse their sovereignty as soon as possible.

Amin Amin Amin...





3 Aralık 2019 Salı


Kadın Cinayetleri Bir Ahlak Sorunudur!

Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor; 2019’un başından beri 424 kadın katledildi!

Kadın cinayetleri aslında toplumun şiddet eğiliminin görünmeyen yüzü olarak karşımızda...
Hepimiz görüyoruz, trafikte bir korna çalma yüzünden işlenen cinayetleri. Bu durum aslında toplumun içinde bulunduğu ahlak sorununun bir sonucudur.
Bu kanunlarla, bu ahlaksızlığı teşvik eden sosyal düzen ile kangren olan kadın cinayetlerinin önüne geçilemez. Ceza ile cinayetleri önlemek yeterli değildir..!

Ahlaksız bir toplum huzuru yakalayamaz!
“Ahlak öylesine önemlidir ki, insanlık tarihi boyunca toplumlara gönderilen peygamberlerin birinci görevi insanları imana çağırmak ve onlara ahlak kurallarını anlatmak olmuştur”.

İdeal bir toplum; hem ahlaklı hem de fazladan bir takım erdemlere sahip güzel/şahane bir toplumdur!

İnsanoğlu akılcı ve kapsamlı bir ahlaki değerler sistemine bağlanırsa ayakları yere daha sağlam basar ve mutluluğu o zaman yakalar.

Ahlaksız bir toplumun huzur içinde yaşaması ve varlığını sürdürmesi mümkün değildir. İnsanoğlunun ve diğer varlıkların kurtuluşu ancak ve ancak ahlaklı toplumlarla mümkündür!
Toplum olarak yaşanan bu kadın cinayetleri karşısında sarsılıyor, insanlığımızdan utanılır bir hale geliyoruz!

Maalesef kadına yönelik cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Bu cinayetlerin çoğunun farkında bile değiliz. Medyada geniş olarak yer aldığı zaman, kadın cinayetlerinin korkunçluğunun farkına varıyor ve dehşete düşüyoruz. "Bu ahlaksızlık, bir milli güvenlik sorunu olmuştur."!

Aslında günümüz kadınının sorunlarını ele alırken, günümüz insanının da ahlak sorununu konuşuyor olmalıyız. Çünkü tesirini hayatın her alanında hissettiğimiz ahlaktan yoksun/ maddeci kapitalist sistem, eşref- i mahlûkat dediğimiz insanı öğütmek üzere kurulmuştur. Bu düzen güçlünün güçsüzü hiçbir ahlak kuralı tanımadan yok etmesini meşrulaştırdığı için kadın için pek çok zorluğu da beraberinde getirmektedir.

Yapılmak istenen; “Ahlaktan yoksun cinsiyetsiz bir toplum…”

Çözüm ise; Batı’nın bize sarmaladığı zihniyet prangalarını kırmak; Hakkı üstün tutmak, hak merkezli bir hayat sürmek, güzel ahlak, adalet ve sevgi ile şefkat ve merhamet ile meseleye yaklaşmak çok, çok önemlidir.

Ya Rabbi! Sen sevgi dolu ahlaklı kişi ve toplumları daima aziz kıl…

Selam ve dua ile…