26 Mayıs 2020 Salı


                                            Ayasofya Cami Olacak!..                     



Bizans başkenti Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Ortodoks Kilisesi'nin bin yıl boyunca merkezi olan Ayasofya…
“Kutsal bilgelik” ya da "ilahî bilgelik” anlamına gelen “Aya Sofya”…
Ayasofya, İslamiyet’in doğuşundan önce yapılmıştı (532-537). Roma İmparatoru Jüstinyen  Ayasofya’yı yaptırdığında Kudüs’e doğru dönmüş: Ey Süleyman seni geçtim, seni yendim demişti. Böylece Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm’a meydan okuma manası taşıyordu ifadesiyle o kilise! Hıristiyanlığın sembolü. Böylece İslamiyet’e karşı üstünlüklerini hakikat olarak değil de Ayasofya ile ifade ediyorlardı…

920 Yıl sonra… 
29 Mayıs 1453, Bizanslılardan harabe halinde alınan Ayasofya’ya İslâm mührü vurulur!..
Hz. Muhammed'in (s.a.v) "Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden ordu ne güzel ordudur" hadis-i şerifindeki övgüye mazhar olabilmek için İslam orduları birçok kez binlerce sahabe ve tabiinle beraber İstanbul'a geldi.  Birçoğu kuşatma esnasında şehadet şerbetini içtiler. Bu sahabelerden; 80-90 yaşlarında olmasına rağmen Hz. Muhammed'in (s.a.v) hadis-i şerifinin övgüsüne mazhar olmak için İstanbul seferine katılan Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a)… Ve binlerce Sahabe…
Daha 21 yaşında iken 1.100 yıllık Bizans İmparatorluğunu tarihten silmek Fatih Sultan Mehmet Han’a nasip olur...
567 yıl önce, 29 Mayıs 1453 Salı günü, Fatih Sultan Mehmet ve ordusu 52 gün süren kuşatma sonunda şehre girer, şehrin her tarafından göklere yükselen tekbir ve ezan sesleri arasında, Ayasofya’ya gelir…
Fethin timsali olan Ayasofya’yı, kıyamete kadar cami olması şartıyla vakfeden Sultan Fatih, Ayasofya Caminin vakfiyesine şu duasını ekler:
“Benim bu mabedim, dünya durdukça cami olarak kalacaktır. Her kim benim bu mabedimi camilikten çıkarıp başka bir şeye çevirirse; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! Onlar, hiç hafiflemeyen bir azabın içinde kalsınlar! Öyle ki, yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiç kimse bulunmasın”!..

Tam 481 boyunca ezanlar, kametler, tekbirler, Kur’an tilavetleri kubbesinde çınlayıp duran Ayasofya…
“Ürperdi hayalim, bu nasıl korkulu rüya...
Şaştım, neyi temsil ediyorsun, Ayasofya?
Bayram, Ramazan, Cuma, mübarek gecelerde,
Avize değil, mum bile yanmaz mı içerde?
Hangi eller sana akşamları zincir vuruyor?..
Ey derin facia, manzumeye sen sığmazsın,
Tutuşup yanmada kalbim, seni tarih yazsın! Dizeleriyle feryat ediyor merhum, güzel insan Ali Ulvi Kurucu (Allah c.c. ondan razı olsun).

Ayasofyasız İstanbul, İstanbulsuz Türkiye olmaz!..
Ayasofya’yı sıradan bir mabet olmaktan çıkarıp sembolleştiren; Peygamber müjdesi şehrin yüreğini teşkil ediyor...
Bu kimliği ile Ayasofya, Osmanlı Asırlarında çok önemli…
O kadar ki, Ayasofya İmamına saray protokolünde yer verilirdi...
Yüzyıllar geçti Ayasofya huzur içinde idi…

Bir gün geldi, huzurun yerini huzursuzluklar kapladı; Fatih‘in İstanbul‘u yetim kaldı…
1 Şubat 1934‘te acı bir haberle; "Ezanlar susacak, bu ma‘bed müze olacak" denildi… 
Ayasofya‘nın işgal yıllarında bile susmayan ezanları böylece susturuldu…
Ulu mabede kilit vuruldu;  Evlâd-ı Fâtihân yetim kaldı yetim…
Fatih‘in öz malı, ilk vakfiyesi gasp edildi...
En önce secdeye gidilen halılar kaldırıldı, sonra sıvanın altına gizlenen insan figürlü mozaikler; kucağında çocuğu İsa‘yı taşıyan Meryem Ana’yı tasvir eden mozaikler…;
Ve bütün melekler Ayasofya‘yı terk etti…

Müzeye çevrilen Ayasofya, 86 yıldır açılmayı bekliyor
İş uzadıkça uzuyor!..
1970‘li yıllarda Ayasofya önünde "Zincirler kırılsın, Ayasofya ibadete açılsın" muazzam kalabalıklarla mitingler yapıldı.  O dönemin en heyecanlı gençlerinden Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya‘yı ibadete kapalı tutanlara bugün "one minute" diyerek haykırdı...
Ümmet ayakta alkışladı…
Gün geldi, devran döndü...
Fethin mührü Ayasofya; secdelere yine hasret…  

Ayasofya, ah Ayasofya!..
Abdestsiz ayaklara çiğnetilen Ayasofya...
 Bizans‘ın Ortaçağı hayal mi ediliyor?..
Ayasofya artık yeni bir fetih değil, Fatih‘ini bekliyor…
Bunca zulüm artık yeter!..
Düşündüğümüz an yaramız kanıyor…
Fatihin vakfı asli hüviyetine dönmedikçe bu yara kapanmaz…
Bize bu şehri hediye eden Sultan’ın nerede vasiyeti?..
Surlara tırmanırken kızgın yağlarla kavrulan vatan evlatların ahı…
Boynumuzun üstünde duran O beddua ve ahın farkında değil miyiz?..
“O” orada mahzun kaldıkça belimizi doğrultmamız mümkün değildir!..

Umudumuz ve duamız odur ki; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan beyefendinin Ayasofya Camisinin İstanbul’un Fethinin yıl dönümü olan 29 Mayıs 2020 de cami olarak açılacağını tüm dünyaya açıklamalarıdır.
Bizlerde halk olarak sayın büyüğümüz ve Cumhurbaşkanımıza minnet duyuyoruz…
Rabbimiz başımızdan eksik etmesin diye dualarda bulunuyoruz…
Bütün İslam âlemine hayırlı olması en kalbi dileğimiz...

Selam ve dua ile…










2 Mayıs 2020 Cumartesi



                                                   İşte Büyük Türkiye!..

Değerli okurlar,
Çin’den başlayan Korona virüs rüzgârı, doğudan başlayarak, Batı’ya doğru esip, ülkeleri tek, tek hizaya getirdi! Koca koca ulus devletlerin bir, bir yere yığıldığı,  çokuluslu şirketlerin de sorgulandığı şu günlerde, dünyanın pek çok büyük ülkesinden Türkiye'den yardım gelsin, diye bekleniyor.

Kolilerinin üzerine, Mevlana’nın “Ümitsizliğin ardından nice ümitler var, karanlığın ardında nice güneşler var” sözleri yazılı yardım paketleri Amerika dâhil ulus devletlere gönderiliyor.

Önce İspanya, İtalya, Fransa’ya hatta Çin’e tıbbi malzemeler konusunda yardımcı olan Türkiye, Birleşik Krallık İngiltere’nin de imdadına yetişti.

Tam 104 ülke ‘Büyük Türkiye’den yardım talebinde bulundu. Şu ana kadar 40 ülkeye yardım ulaştırıldı.

Türkiye korona virüs ile mücadelede büyük başarılar elde ediyor. İçeride aldığı sıkı tedbirlerle bugüne kadar vatandaşlarını mağdur etmedi. Yurtdışında yaşayan tüm vatandaşlarına da el uzattı. “İşte  Büyük Türkiye”!…

İngiliz Daily Mail Gazetesi, "Türkiye'den gelecek 400 bin koruyucu önlüğün 24 saat gecikmesi bütün sağlık hizmetlerini durdurabilir" ifadelerini kullandı ve gündem oldu.

Türkiye, salgın döneminde hiçbir hesap yapmadan yardım isteyen bu ülkelere yardım etmek suretiyle  “büyük bir devlet” olduğunu bir kez daha gösterdi.

Tüm dünyaya teknoloji, sağlık araç ve gerekçeleri satan, altyapısı ve sağlık sistemi ile örnek gösterilip korona ile mücadelesinde çok başarılı olduğu söylenen Almanya’ya bile…

Öte yandan Türkiye, korona virüsü ile mücadelede büyük başarılar elde ettiği söylenen 51 milyonluk Güney Kore ile aynı başarı oranına sahip; yüzde 0.022. Türkiye, geçen hafta 0.021 ölüm oranıyla Güney Kore'nin de önünde 5. sıradaydı.

Bu salgınla birlikte batılı devletlerin gizledikleri bir gerçeğe daha şahit olduk. Batı, ekonomik kayba uğrayacağına, kendi insanının ölmesini tercih etmekten imtina etmeyeceğini de dünya âleme gösterdi!…

Türkiye’nin başarılı mücadelesi dünyanın dilinde…

Dünya Türkiye’nin korona başarısını ayakta alkışlarken, muhalefet her zaman olduğu gibi hakikate zulmetmekle meşgul…
CHP’li Özgür Özel’in MHP ile ağız dalaşının ardından “Saray rejimi yıkılacak” densizliği...
Bu söze bazı CHP’liler “Helal olsun Özgür Özel’e! Hep başkaları mı siyaseti sertleştirecek? Biraz da Özgür Özel sertleştirsin. Ha şöyle! İşte biz böyle CHP istiyoruz” diye düşünen, 13 milyon seçmenin “umudu” bir muhalefet…

Siyasetten ve siyasilerden zerre beklentim olmayan bendeniz çokça söyledim, bugünde söylüyorum; ülkesinin tarihinden, kültüründen habersiz, değerlerine yabancı, vatanından uzak, kendi ülkesini böyle bir zamanda kalkıp hala dış basına şikâyet eden, ya da “Saray rejimi yıkılacak” sözleri ile oto yolda toz kaldırmaya çalışan bir kafa nerenin ürünü?..

Kim derse desin!..  
Zaman gösterdi; Türkiye artık eski Türkiye değil, bunu batılı ülkelere yapılan yardımlarla bir kez daha gördük… Anlayana…

İşte Büyük Türkiye… Vesselam!